Maske Yahut Silistre

Halil Ecer

 Salgın sürecinde neredeyse hepimizin deneyimlediği cerrahi maskelerin aksesuar olarak dünya pazarında yer alması uzun bir zaman almadı. Tarihte Afrika, Avrupa ve Uzakdoğu Asya’da ortaya çıkan salgın hastalıklardan özellikle hekimlerin korunma aracı olarak karşımıza çıkan maskenin mikropların zerreler olarak havada dolaştığı tespitinden sonra yaygınlık kazanmıştır. Solunum yolları ile bulaşan ve gözle görülmeyen mikroskobik varlıklar artık yaşamımızın her alanında ve bu durum herkes tarafından bilinmektedir. Zerrelerle ilgili bir mevzunun varlığı ile tekraren kullanılan maskelerin risk barındırma potansiyeline karşılık tek kullanımlık maskeler üretime başlandı –elbette piyasa koşulları ve tüketim alışkanlığın etkisi ile-. Tek kullanımlık maskelerin dünya pazarında yer bulması ise 1960’lı yıllara denk düşmektedir. Tek kullanımlık maskelerin ortaya çıkışı iki sebebe dayandırılmaktadır. Birincisi hijyen bakımından tekrar kullanılan maskelerin virüs taşıma kaygısı ile ortaya çıkarken ikinci sebebi ise tek kullanımlık maskelerin üretim aşamasında emekten tasarrufa dayanılmaktadır. Fakat bizlerin maskelerin tarihi serüveninden haberdar olduğumuz söylenemez. Maskenin gündelik yaşam pratiğinin bir parçası haline gelmesiyle insanların maskeler hakkında merakları artmış durumdadır. Fakat bazı çevrelerin “yeni normal” dedikleri sürecin ciddiyetinin farkında değiliz veyahut ciddiye almıyoruz. Çünkü bu durumu henüz idrak etmiş değiliz. Bir sene önce bir bilim insanı, bu günü betimleyerek hepimizin sokaklarda maske ile dolaşacağımızı, maske takmayanların ise yaptırım ile karşılayacağını söyleseydi muhtemelen gülerdik veyahut kafayı yemiş damgasını yapıştırırdık. Bu yüzden, şu an içerisinde bulunduğumuz durumun farkında değiliz ve kötü bir rüya olarak algılamaktayız. Bu günden itibaren bu olağanüstü hal devamlılık sağlar mı sağlamaz mı bilemem ama maskenin toplumsal yansımaları kendini göstermeye başlamış durumdadır.

            Virüsün ilk ortaya çıktığı dönemlerde hükümetlerin vatandaşlara maske temini konusunda medyada verdiği demeçler ve bazı girişimler istenilen düzeyde devam etmese de özel sektör maske konusunda bir hayli yol kat etti. Pazarlama ve reklam sektöründe maskeyi kıyafet kombinasyonunda yer vermesi ve bir aksesuara dönüşmesi ile artık sağlıktan çok moda ve estetizm nesnesi olarak önem kazandı. Bu durumun söz edilen yeni normalin anlam aşınmasını beraberinde getirdi. Çünkü yeni normal süreci, insanların daha temkinli olduğu ve sosyal mesafenin ve etkileşimin en az düzeye indirildiği bir süreç olarak tanımlamaktadır. İnsanlar yeni aldıkları maskeleri takıp maskelerinin kalite ve estetiğini başkaları ile paylaşmak için bir araya gelmektedir. Bu durum sadece insanların moda sevdası ile açıklanacak bir durum değildir. İnsanların riski sıradanlaştırması ile alakaları bir durumdur. Risk ne kadar çoksa ve ne kadar çok konuşuluyor ise o derecede de anlam kaybına uğruyor.  Sürecin böyle devam etmesi muhtemel tabloların çizilmesini kolaylaştıracaktır. Muhtemel tablo, her gün bin küsur kişinin salgına yakalandığı, elli kişinin öldüğü bir tablo olarak ortaya çıkacaktır. Bu süreçlerde pandemi öncesi tüm gündemlerin unutulduğu bir sürecin başındayız henüz. Pandemi süreci başlamadan bir hafta önce Yunanistan sınırına dayanan göçmenler, Suriye’deki savaş, trafik kazalarında ölen insanlar, Ortadoğu’nun değişen dengesi, İngiltere’nin Avrupa Birliğinden ayrılma süreci gibi olaylar artık konuşulmuyor ve merak da edilmiyor zaten. Dünyanın genelinde insanların beş-altı aylık bir süreçle yaşamlarını tamamen değiştirmeye uyum göstermesi ve bu uyum esnasında yeni eğilimleri kazanması beklenen bir durum değildi. Bu durum aynı zamanda toplumsal olarak tabu saydığımız bazı eylemlerimizin kolayca değişebileceği/değiştirilebileceği sonucunu doğurmaktadır. Bu noktada sosyoloji ve psikolojinin yüksek perdeden piyasaya çıkması gerekmektedir. Toplum ve bireyin tarihsel birikim çerçevesinde tekrardan ele alınıp yeni formu hakkında söz söylemesi gerekmektedir.

            Bağışıklık sisteminin düşük olduğu ve dışarıdan mikrop kapma ihtimalinin yüksek olduğu lösemi gibi hastaların pandemi süreci öncesinde maske ile dolaşması hemen fark edilmesi ve maske takanlara yönelik ayrımcı bakışların ortadan kalkması olumlu bir durum olarak görünmesine rağmen pozitif ayrımcılığın önüne geçmesi ile olumsuzluklarda barındırmaktadır. Öte yandan sosyal medyada çokça dolaşan bir habere göre; kulakları duymayan birinin dudak okuyarak iletişim sağladığı topluluğun maskeyi takmasıyla tüm iletişimini kaybetmesi, yeni normalin toplumun derinliklerinde eşitsizlikler ürettiğinin farkına varılmalıdır. Fakat gündelik yaşam pratiğini önemli bir unsuru haline gelen maskelerin farklı boyutlarına dikkat çekmek gerekmektedir. Tarihte çok anlatılan bir fıkra (hikaye) ile mevzuya giriş yapmak istiyorum. Kutsal cumartesi gününde Tanrı’ya acizliklerini sunmak için yan yana gelen zengin Yahudi ve haham dualarını şu şekilde eder; ulu tanrım biz değersiz bir hiçiz, bizi bağışla. O esnada sıradan fakir Yahudi gelir ve aynı şekilde dua etmeye başlar. Bunun üzerine zengin Yahudi hahamı dürterek; bu kim oluyor ki bu kadar kolay değersiz ve hiç olduğunu söylüyor, asıl hiç olan biziz diye. Herkesin maske takması toplum içerisinde hikayedeki Yahudilerin düştüğü duruma benzer gelişmeler ortaya çıkmaya başladı. Herkes maske takabiliyorsa o zaman pek de önemli bir şey değildir algısının yeşermesi, sınıf eşitsizliğine dayanan kapitalist toplumlarda eşitsizliğinin yeniden üretimine olan arzunun göstergesidir. Bu eşitsizliğin sürdürülmesi için gayret gösteren sistemin bulduğu çözümler maskeleri estetik ve kombin temasıyla yeniden piyasaya sunmak olarak karşımıza çıkmaktadır.     

            Maskelerin kullanım amacına bağlı olarak farklı varyasyonların var olması veya ortaya çıkması küresel algılayışla da yakından ilintilidir. Söz gelimi askeri alanda kullanılan maskelere bakıldığında resmi devlet ordularının ve illegal örgütlerin taktığı maskeler arasında da ayrım vardır. Orduların taktığı maskeler estetik açısından bir gücün sembolü halinde karşımıza çıkarken örgütlerin kullandığı maskeler tek renk ve sade biçimleri ile dikkat çekmektedir. Bu durumda da maskenin statü belirttiği ve güce endekslenen bir yapısını görmek mümkündür.

            Sonuç olarak dünyanın genelinde gündelik yaşamın bir parçası haline gelen maskenin modaya konu olması maskenin kullanım amacını aştığı ve “yeni normalin” anlam aşınmasına yol açması pekâlâ gerçekleşmektedir. Maskenin tarihçesi ve sağlık alanıyla olan ilişkisinin form değiştirip topluma mal olması beraberinde sıradanlığı doğurmakta ve bu sıradanlık yeniden üretilen sınıfsal eşitsizlik hususunda yeni arayışlara gebe olmaktadır. İnsanların giyim kuşamı ve kullandığı mekanların ayrıcalığı yeni dönemde maske ile farklı bir anlam kazanmaktadır. İnsanların hangi sınıftan olduğunu maskelerine bakarak anlamak yakın zamanda olağan bir durum olarak karşımıza çıkacaktır. 

Hiç yorum yok

Merhabalar

Blogger tarafından desteklenmektedir.