BEDEN OLUMLAMA HAREKETİ: ÖZGÜRLÜK MÜ YOKSA DİRENİŞİN YOK EDİLMESİ Mİ?
![]() |
Peki özgürleşebildik mi? |
Beden
olumlama hareketi aslında sistemin dayattığı kadın bedeni algısına karşı
çıkarak, toplum içinde dışlanmış, öteki olarak görülen bedenlerin de var
olduğunu savunan bir harekettir. Yani
toplum tarafından sistemin dışına itilmiş bedenlerin direnebildikleri bir alan
olarak karşımıza çıkmaktadır. Deleuze ve Guattari’nin direniş yönteminin burada
gerçekleştiğini görebilmekteyiz. Bedenlerde yaratılan kilolu-zayıf, güzel-
çirkin gibi ikilikleri bu hareket yok etmiştir. “Öyle ki bu farkındalık günümüzde birçok
giyim, kozmetik markasının dünyayı algılayış biçimlerini gözden geçirmelerine
neden oldu” (Çakmak,2017). Toplum içerisinde yaratılan güzellik algılarından
sıyrılarak, toplumda “çekici” kabul edilen bedenlerin karşısında yer alan
“öteki” bedenleri gündeme getiren bir hareket. Bu yönüyle farklılıkları temsil
eden ve var olan beden politikalarına bir başkaldırı olarak görülen beden
olumlama hareketi tam anlamıyla bir özgürleşme mi, yoksa bir direnişin yok
edilmesi mi?
Beden
olumlama hareketi bağlamında oyuncak sektöründen, moda endüstrisine kadar geniş
bir yelpaze farklılıklara vurgu yaparak, tüm beden çeşitlerine hitap
ettiklerinin mesajını verdi. Farklı vücut ölçülerinde modelleri defilelerde
gördük, farklı vücut tiplerinde üretilen Barbie bebekler de raflarda yerini bir
bir aldı. Tüm bunlar bir özgürleşme
olarak okunsa da aslında toplum
tarafından dışlanan ve sistem dışına itilen bedenlerin direnişini yok etme
amacıyla yapılmış, farklılıkları da sisteme entegre eden bir
evcilleştirmeden başka bir şey değildi. Beden olumlama hareketinin bir yüzü
sisteme karşı gelen, farklılıkları savunan tarafken, bir diğer yüzü kapitalist
sisteme hizmet eden ve farklılıklara “aslında farklı değilsiniz, bu sistemin
içindesiniz” mesajını verdi. Peki bu nasıl oldu?
Deleuze’e
göre, “Nitekim toplumun birincil meşgalesi arzuyu evcilleştirmek ve
bastırmaktır” (Best ve Kellner,2016:129). Deleuze, toplum içindeki
farklılıkların özgürleşmesinin mümkün olduğunu, ancak sistemdeki belli kapma
aygıtlarının – medya, moda sektörü-
özgürleşmeye çalışan arzuyu evcilleştirerek sisteme tekrar entegre
ettiğini söylemektedir. Bu bağlamda beden
olumlama hareketine bakıldığında, oyuncak sektöründen reklamlara kadar farklı vücut
tiplerine yer verilerek, kapitalizm içerisinde ötekileştirilen bedenlere aslında “size de hitap ediyoruz” imajı verilmiştir. Farklı alanlardaki
temsiliyetler ile özgürleşmeye çalışan bedenler sisteme entegre edildi, aslında
Deleuze’ün deyimiyle evcilleştirildi. Kapitalist sistemin devamlılığı için ‘kapma
aygıtı’ görevini üstlenen reklamlar, farklı bedenlerdeki oyuncak bebeklerin
üretimi ya da farklı markaların, farklı vücut tiplerinde modelleri kullanmaları
gibi temsiliyetler ile özgürleşen arzuyu, sisteme kazandırarak farklılıkları
susturdu. Foucault’ ya göre iktidar her yerdedir. “(…)
Bireyleri özne yapan iktidar biçimidir” (Foucault, 2016:63). Bu çerçeveden
bakıldığında daha önce sistemin içinde var olamayan bedenler, iktidarın
yansıması olan reklamlarla, farklı bedenlerin temsiliyetleriyle ya da farklı
tipte bebeklerin üretimiyle denetim altına alınmış oldu. Yapı, bu öznelere de hitap
ettiğini göstererek “bu yapının içindesiniz, farklı değilsiniz” imajını
vermiştir.
Aynı
zamanda hareketin ortaya çıkışına baktığımızda kadın bedenleri üzerinden ortaya
çıktığını, yine hareketin devam ettiği süreçte de kadınların yoğunluklu olarak
bu hareket içinde yer almalarına Foucault üzerinden bakarsak, sistemin tek
yönlü bir şekilde, kadın bedenlerindeki arzuları denetim altına aldığını
söyleyebiliriz. Bu bağlamda Deleuze açısından özgürleşen kadın bedenini denetim
altına almaya çalışan reklamlarda, farklı bedenlere yer verilmesi ya da farklı
kadın bedenlerinin yine kadın giyimi üzerine var olan markalarda modellik
yapmaları, sistemin kadın bedeninin üzerinden ilerlediğini bize göstermektedir.
Hiç yorum yok
Merhabalar