Gelenekselliğin Tortullarından Yeniden Üretilmiş Bir Gerçeklik: İfşa Kültürü
Ulaşım
ve iletişim alanındaki ilerleme, tüketim çılgınlığıyla perçinlenerek ifşa
kültürünün yaratılmasında önemli bir etken olmuştur. Özellikle çeşitliliği artan sosyal medya
mecralarının görselliği ön plana çıkarmasıyla birlikte bireyler bulundukları
eylemleri kamusal alana armağan etmeye başlamıştır. Eylemi sergileme kültürü
öyle bir noktaya varmış bulunmaktadır ki eylemin kendisinden ziyade bunun
sosyal mecranın ve diğer gösteriye sunabilecek alanların bir malzemesi haline daha
farklı nasıl getirilebileceği önem kazanmıştır. Tüketimi tüketen ve bu eylemi
en şovanist formlarda ifşa etme amacı güden eyleyiciler, süreçten kopmamak için
çaba sarf ederken; her durumda olduğu gibi mevcut sürecin karşısında görüş
beyan eden bir çatışma grubu olduğunu da görebilmekteyiz. Yaşam pratiklerinin
sosyal mecranın malzemesi haline gelme süreci özellikle örf, adet, gelenek ve
görenek değerlerinin ateşli savunucuları tarafından eleştiriyle karşılanmaktadır.
Müteselsilen eleştiriler arasında sosyal ilişki ağlarının erozyona uğratılması
birey ve hane mahremiyetinin yok edilmesi gibi nedenler öne çıkmaktadır. Bu
çatışma içerisinde yazının eleştirel bir konum alma arzusu ise ‘ifşa etme
kültürünün çağdaş bir problemi temsil ettiğinin düşünülmesi ve bu süreçte
teknolojik ilerlemenin yoz olarak addedilen
ifşa kültürünün temel müsebbibi ilan edilmesidir. Bu konuda ortaya atılan tartışma önerisini ele
almak adına sorunsalı kendi toplumsal yapımız üzerinden değerlendirmeye tabi
tuttuğumuzda, ifşa kültürünün, yani sahip olunan değerlerin maddi veya manevi
gösterişçi davranışa dönüştürülmesinin tarihsel bir arka planı söz konusu
olduğu düşüncesini savunuyorum. Bu durumda, kulaklarımıza pelesenk olmuş
‘şimdiki nesil her şeyini internetlere, televizyonlara atıyor’ yargı ifadesinin
arkasında yatan sınırları keşfetmeye çıkmak kaçınılmaz olmaktadır.
Toplumsal
yaşamımızda hüküm süren bazı sosyal, kültürel ve ekonomik olguların tarihsel
sürecini irdelediğimizde; örf, adet, gelenek ve görenek normlarının sosyal
hareket ve davranışların merkeziyetinde yer aldığını ifade etmemiz yanlış
olmayacaktır. Bölgeden bölgeye, kentten kente değişiklik arz eden sosyo-politik
farklılıklar doğrultusunda, birey veya bireylerin üzerinde toplumsal olgular
farklı formlarda ve şiddet tonlarında etkili olmaktadır. Fakat toplumun genel
sosyo-kültürel yapısını gözlemlediğimizde, ortak değer ve yargıların olduğu
yadsınmaması gereken bir gerçeklik olarak vitrinde yer almaktadır. Şöyle ki; düğünler,
kına geceleri, sünnet törenleri gibi sosyal olgulara bakıldığında, icra edilme
şekilleri farklılıklar arz etse de güdülen amaçların ortaklığı bariz şekilde
ortaya çıkmaktadır. Özellikle geleneksel normların kanıksanmış yapısını
koruduğu coğrafyalarda, bu sosyolojik olguların gerçekleşme formlarına
bakıldığında, davranış ve hareketlerin arka planındaki ‘ifşa etme’ ahvali
okunabilmektedir.
Mevcut
sosyolojik olguların her birini ayrı ayrı ele almak, metnin hedef külfetini
aşacağından, sadece öne çıktığını düşündüğüm belirli örnekler üzerinden
irdelemeye çabalayacağım. Düğün olgusu ile başlayacak olursak, düğün olgusunun
anlam ve önemi, evlenen kişilerin ilişki durumlarının toplum nezninde meşru
kılınmasıdır. Bir başka ifadeyle iki kişinin aynı evde yaşamlarını idame
ettirebilmeleri için bu fertlerin, sosyo-ekonomik paylaşımda bulundukları
toplumdan sosyal normlara uygun şekilde meşruiyet talep etmesidir. Bu izin
talebi aynı zamanda ifşa etmenin ilk adımıdır. Düğün aktivitesinin pratiğe aktarıldığı
sırada gerçekleşen eylem şekilleri ise bu toplumsal olgunun ifşa etmedeki öteki
uygulamalarını açığa çıkartmaktadır. Düğün sahibinin, düğün akşamını
olabildiğince en kalabalık kılma arzusu, özellikle geleneksel toplumların en
belirgin özellikleri olarak ortaya çıkan aşiretçilik ve kabilecilik gibi
uygulamaların hala yaygınlığını koruduğu coğrafi sınırlarda, ‘kalabalık görünme
durumu’ ailenin, kabilenin veya aşiretin sahip olduğu toplumsal statüsünün ifşa
olması halidir. Dolasıyla düğünler, düğün sahibinin toplumsal saygınlığını
gösteren veya ifşa eden ve bu nedenle olabildiğince değerli kılınmaya çalışılan
bir toplumsal gösteri aracıdır.
Geleneksel
toplum yapısının genetiğinde bulunan ifşa kültürünün ön plana çıktığı bir başka
örnek ‘sünnet’ uygulaması üzerine olacaktır. Sünnet uygulamasına dinsel, geleneksel
veya bilimsel birçok açıklama getirilebilir. Bu uygulamanın ontolojik durumunun
hangi nedenlere bağlı olduğu, bir başka başlıca araştırma konusu olduğundan
mevcut konunun dışında tutulacaktır. Sünnet törenlerini işlevselliğini
derinleştirmeye ‘insan vücuduna yapılan cerrahi bir müdahalenin neden toplumsal
şovanizmin bir öğesi olduğunu?’ sorgulamakla başlamalıyız.
Ataerkil toplum yapısının kutsanmış
cinsiyeti olan erkek cinsiyetinin sahip olması gereken özellikler, toplumdan
topluma farklılıklar göstermektedir. Erilliğin toplumsal yaşamın her alanında
kendisini gösterdiği ülkemizde de sünnet uygulaması, geleneksel ve dinsel
yaşamın olmazsa olmaz parçalarından biri olarak algılanmaktadır. “Erkek penisinden bir parça kaybederken,
erkeklik inşasına sağlam bir temel atar.”[1]
Çocukluktan erkekliğe geçişin uygulaması olan sünnet kavramı; “dilde,
söylemde kurulan, özel alandan beslenen, burada karşılığını bulan ve
nihayetinde kamusal alanda meşru zemini oluşturulan toplumsal kabul gören bir
erkeklik ritüeli” olarak tanımlanabilmektedir.”[2]
Öncelikli
olarak dini bir gereklilik olması, bu uygulamanın gerçekleşmemesi durumunda
eksikliğin doğacağı kısmı dinsel alanın konusuyken; buna binaen bir erkeğin
ancak sünnet olarak tam olarak bir erkek olabileceği yönündeki kanıksanmış
düşünce sosyal yaşamdaki erillik için ne derece önemli olduğunu ortaya
koymaktadır. Bu minvalde, sünnet uygulaması da erkek bireyin topluma olan
erillik vazifesidir ve bu vazifesini yerine getirdiğini ilan etmesi için bir
şölene gereksinim duyması nedeniyle de sünnet geleneği bir ifşa etme durumudur.
Sünnet töreninin, tıpkı düğünler gibi kalabalık, şatafatlı kılınması, yine
düğün örneğini irdelemiş olduğum önceki bölümdeki temel sebepler ile aynı
olduğundan dolayı yeniden altını çizmeye gerek duymuyorum.
Bir
başka örnek ise mahremiyetin ifşası konusunda derin kaygılara yönelik getirilen
eleştiriler açısından ayrıntılandırılacaktır: Her şey mi ifşa edilebilir? Modern
zamanın ifşa etme kültürünün mahremiyet dinlemediği hususunda yeniden
geleneksel uygulamalar içerisindeki ‘her şeyin ifşa edilebilir olduğu, yine
toplumun genetik formunda yer aldığı’ düşüncesiyle karşılık vereceğim. İfşa
etmenin ilk adımı olan düğün uygulamasının gerçekleştirilme aşamasında gelenek
ve görenek adı altında sürdürülen bazı uygulamalara ışık tutmak durumundayım.
İlk örnek, evlenecek kadına, kırmızı kuşak bağlama geleneğidir. Kırmızı kuşak,
evlenecek olan kadına, ailedeki en yakın erkek fertlerinden bir tanesinin
‘bekaretini koruduğu’ anlamını taşıyan bir nişan olarak bağlanmaktadır. Kuşak bağlama geleneğinin ne anlama geldiğine
dair, farklı kültürel yapıların olduğu coğrafyalardan örneklerle Koşay’ın
(1944) çalışmasında yer almaktadır.
Anadolu'daki gelinin bekâretiyle ilgili
inançların da benzerini eski
kültlerde bulmak mümkündür. Niğde’de
gelinin beline abisi tarafından bir
kuşak bağlanır[3].
Sivas Türkmenleri’nde gelin olacak kıza
kendinden küçük olan erkek kardeşi gümüş
kemer bağlar[4].
Yozgat’ta kızın afifliğini belirtmek için
beline kuşak bağlanır[5].
Geline
kuşak bağlama geleneği, kadının, kendisinin ve ailesinin, karşıdaki kişiye ve
kişinin ailesine, bütün toplum önünde vermiş olduğu bir sözdür. Bu uygulamanın
da yine var olan durumu bir simge aracılığıyla kamuoyuna mal etme amacı
güttüğünü açıkça görebilmekteyiz. Mahremiyet konusunu biraz daha deşecek
olursak bazı coğrafyalarda yaygın bir uygulama olan ‘kanlı çarşaf’ geleneği,
yani bekaretin korunduğunun bütün topluma ilan edilmesi, gelenek ve göreneklerin mahremiyetin ifşa
edilmesindeki misyonunu gözler önüne sermektedir.
“Anadolu düğün geleneklerinde Antik
Yunan’da olduğu gibi, zifaf
sonrası gelin çarşafı sergilenir. Antik
Yunan’da zifaf gecesinin sabahı düğün
davetlileri gelin ve damadı ziyarete
giderlerdi. Epauli adı verilen bu kutlama
töreninde düğün hediyeleri ile birlikte
güvey evine gelen Ziyaretçilerin gelin
ve damadı kutlamak ve onlara hediye
vermenin dışında gizli bir amaçları
daha vardı. O da gerdek çarşafını
görmektir.”[6]
Bugünün
teknolojik ilerlemeye ayak uydurmuş ve hatta bu ilerlemeyle yarış içerisinde
olan fertleri, bütün eylemlerini ve düşüncelerini sahip oldukları iletişim
hızıyla doğru orantılı şekillerde ifşa etme halindeler. Teknolojik ilerlemenin
ve tüketim çılgınlığının ifşa etme eyleminin hızını ve çeşitliliğini artırdığı
bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır fakat yapılan eylem veya eylemlerin
sosyal bir gösteriye sunulma arzusu özellikle geleneksel toplumsal yapıya sahip
toplumların sosyo-ekonomik yapısının temelinde söz konusu olduğu konusunda birçok
örnek bulunmaktadır. Böylelikle örrnekler ve değerlendirmelerle varılan nokta metnin
başlığını adres göstermektedir: ifşa etme gelenekselliğin tortullarından
türetilmiş bir gerçekliktir. Bu gerçekliği göz ardı ederek ifşa kültürünün
modern zamana ait bir gerçeklik olduğu yönünde yapılacak herhangi bir okuma
eksik ve hatalı olacaktır.
Kaynakça
Çetin, C. (2008). TÜRK DÜĞÜN GELENEKLERİ VE KUTSAL
EVLİLİK RİTÜELİ. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi,
48(2), 111-112.
Koşay, H. Z. (1944). Koşay,
Türkiye Türk Düğünleri Üzerine Mukayeseli Malzeme. Maarif Matbaası.
Taşıtman, A. (2012). “Kutsal
Erkekliğin İnşasında Bir Durak: Sünnet Ritüel” Bellek İzleri: Kurgudan Kurama
Görüntüler (N. G. Toksoy, Ed.). Kalkedon Yayınları.
[1] (Taşıtman, 2012,
s. 111)
[2]
(Taşıtman,
2012, s. 111)
[3] (Koşay, 1944, s. 250)
[4] (Koşay, 1944, s. 255)
[5] (Koşay, 1944, s. 264)
[6] (Çetin, 2008, ss. 121-122)
Hiç yorum yok
Merhabalar